31 Ekim 2013 Perşembe

Çocukluğumun Renklerini Geri Verin

Biz çocukken ne kadar çok renk vardı değil mi? Sanki şimdi her şey pembe ve maviden ibaret. Ne zaman başladı bu furya, nasıl böyle birden bire iki renge düştük bilemiyorum ama bu durum mikemmel bir anne olarak beni çok huzursuz ediyor. 

Gerçi minnakıma her türlü rengi giydirme konusunda elimden geldiğince uğraşıyorum, başarılı da sayılırım. Fakat bazı annelerin ısrarla bebelerini aşırı soft renklerle donatmalatına, kuşlara fiyonklara boğmalarına, küçük bir iş adamıymış gibi giydirmelerine uyuz oluyorum. Bebeye sorsan istemeyecek bile, ağzı var dili yok garibim. Bir de şu mintage tarzına sokmuyorlar mı bebeyi, bütün o kuşları, polka dotları kafataslarının içine enjekte edesim geliyor, aşırı doz alıp doysun da bebesini rahat bıraksın diye.

Tamam anladık, hayat zor, işte, trafikte, evde herşey stres kaynağı. Bir tatlı huzur almak için Kalamış'a gideceğine evine gelsin o huzur, kafam boşalsın içi saman dolsun istiyorsun ve evini soft pembelere, mint yeşillerine; cath kidson teyzenin çiçeklerine; green gate kuşlarına teslim ediyorsun ama bi dur da bebeni ne hale getirdiğine bak güzelim. Hayata pembe gözlüklerle baksın diye uğraştığın bebe, gerçekten pembik olacak yakında.

Çok sevgili uzmanlar, bebelerin uyku mekanlarının mümkün olduğunca soft renkler olması gerektiği konusunda uyarıyor. Rahatlayıp uykuya geçişi kolaylaşsın diye. Fakat özellikle sabah saatlerinde renkli giyinmesinin ( kastedilen koyu pembe ve mavi değil, parlak diğer her renk) ona enerji ve neşe vermesi açısından tavsiye ediyor. Ama ben çocuğumu aşırı soft renklere boğup aptallaştırıcam, sonra da gün boyu rahat edicem derseniz o başka. Valla o çocuğun yerinde olmayı hiiiç istemezdim doğrusu. 

Evi modern mintage dekora boğdun, bebek odasını beyazlarla doldurdun ama oyun köşesini biraz renkli yapsan olmaz mı? Şöyle canlı kırmızı, mavi ve yeşiller, rengarenk oyuncaklar. Fakat evin genel dekoruna uymaz çok sırıtır dersen yine sen bilirsin bacım.

Şurası bir gerçek ki çocukların zengin bir iç dünyaya sahip olması için renklere ihyiyacı var. Eğer ona aynı objeyi parlak ve soft renklerde sunsan canlı olanı tercih eder. Benim senin tercihine boyun eğmek zorunda kalmaları çok ama çok yazık :(




Zamanın Eli Yok ki Tutasın

Az biraz içimi döküp dertleşmek istiyorum bugün. Mikemmel bir anne olarak hem minnakıma maksimum özen gösterir hem de kendime zaman ayırırım desem de inanmayın. Haldur huldur, yarım yamalak yaşıyoruz işte. Yapılacak işleri bitirmek gayesinde olsam da günün sonunda, sen giderken o kaçan ufuk çizgisi gibi kalıyor tüm işler. İşler bitmese de öncelikli olan işleri bitirirsem eğer kendimi şanslı sayıyorum.

Eh tabi ki hangi işin en önemli olduğu mikemmel anneye göre değişir. Kokana anneler, ay ilk boş vaktimde ojelerimi tazelemeliyim diyebilir mesela, ya da titiz anneler yere dökülmüş bir kaç ekmek kırıntısını toplamakla, emeklediği yerleri bal dök yala yapmakla meşgul olabilir. Valla ben boş vakitlerimde öncelikli işim yoksa -ki bu en çok bir sonra yiyeceği öğünü hazırlamak oluyor- ayaklarımı uzatıp kahve içmeyi, cinali telefonumdan sosyal medyada takılmayı ya da blog yazmayı tercih ediyorum. Hem böylece minnakımın yediği her haltı kayıt altına da almış oluyorum.

Bu güne kadar sevdiğimi düşündüğüm ama bu aralar tepkisizliğinden dolayı bunu sorguladığım, bebesi benimkinden biraz küçük bir arkadaşım var. Bebelerin araları yakın diye bol bol yazışır dertleşirdik de neredeyse iki aydır tek kelam yok. Kaç kez yazdım, sordum aradım, hep zamansız, sonra diyor o sonralar bir türlü gelmiyor. Benim minnakımın her aktivitesi güncel olarak duyuru panosunda yer aldığından, hanfen di arkadaşım bizi takip ediyor, o hiç bir sosyal medyayı kullanmadığından ( aslında elinde onun da bir cinalisi var ama) "her zaman çok hareketli, çok yaramaz, maşallah çok akıllı,  hiç yemek yemeyen" ( yanımda 3 kase çorba yedi bir keresinde şaştım, benim ki iki kaşıkla kapamıştı o öğünü) bebesinden hiç vakit bulamıyor. Zaten bebekten önce de gayeeet ağırkanlı ve uyuşuk olan bu arkadaşcağızımı bebesi de pek hızlandıramadı. Etrafta pervane büyük anneler olunca da pek gereği kalmadı.

Ben tek başıma bebeyi ve evi çekip çevirirken ve üstüne de geceleri home office çalışırken aramaya sormaya yazmaya paylaşmaya zaman yaratıyorum ama o hal hatır sormaktan aciz tam iki ay.  Fakat çok acil kafasına takılan bir sorusu olsa  hemmen yazar, cevabını öğrenir ve kaçar. Şimdi bu tek taraflı arkadaşlık hadisesi benim sinirlerime dokunuyor amma velakin mikemmel bir ana yüreğine sahip olaraktan, minnakımın kardeşi gibi gördüğüm bebesini merak ediyor, özlüyor ve görmek istiyorum.

İnsan biraz da beni düşünür be arkadaşım öf ya. Bu kadar da zamansız olunmaz ki.

Hoşgeldiniz Sayın Mikemmeliyetçiler

Minnak bebesini kucağına alır almaz on kaplan gücünde bir profesör kesilir anne. Her konuyu gece gündüz demez araştırır,  o forum benim bu twitter senin dolaşır durur. Minnakına en iyi markaları, en organik mamaları bulur buluşturur, en trend eğitimleri sular seller gibi öğrenir, kulvarında mükemmel bir anne olmak için didinir durur. Bir yıl bilemedin iki yıl geçince, geri dönüp baktığında bu kadar didinmenin anlamsızlığını anlar, çocuk bir şekilde büyüyordur, dahası kendi kitabını kendisi yazıyordur. O zaman işte o mükemmel anne, iç güdülerine göre hareket eden, hep çocuk her zaman önce çocuk demeyip az biraz da kendini düşünen mikemmel anneye dönüşür. 

Evet ben de işte böyle bir mikemmel bir anneyim var mı bir diyeceğin?

O zaman seni şöyle bir yorum köşesine aliyim.